UEFA Disiplin Başmüfettişi Pierre Cornu İsviçre’den kalkıp gelmiş. Otele bile uğramadan doğru Beşiktaş Adliyesi’ne... “Şike operasyonu savcısı” Mehmet Berk’in makamında toplantı... Ardından Federasyon Başkanı ile bir görüşme. Gazeteci soruyor: “UEFA el koydu diyebilir miyiz”?.. Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar yanıtlıyor: “Diyemeyiz. Bilgi almaya geldiler”!.. El koymaktan ne anlıyoruz biz?.. NATO askerleri kapıyı tutup, İsviçre polisi dosyaları mı toparlayacak? Yoksa Pierre Cornu, beşyüz mumluk ampulü gözüne sokup sorguladığı Federasyon Başkanı’nın makam odasını mı mühürleyecek? Bu kadar işte... ‘Görevi ihmal’e girer Savcı’dan suçlamaları öğrenirsin, Federasyon’dan önlemleri; “denk düşmüyorsa” uyarırsın, uluslararası bağlamda kararını verirsin. İster “el koymak” deyin, ister “bilgi almak”... Zaten UEFA el koymazsa ayıp... Görevi ihmalden onu da sorgularlar sonra!.. Olağanüstü hal Biz neler olup bittiğinin farkında değiliz galiba. Doğrudur/yanlıştır, kasıtlıdır/iltimaslıdır; olay futbolumuzun ve aktörlerinin yaşam mücadelesi boyutundadır. Temiz bir yaşam. Adaletli bir yaşam. Sonuç, futbol anlamında “var olmak” veya “yok olmaktır”! Hala “Play Off”un faziletleri ve kime nasıl yarayacağı ile oyalanıyoruz. Hala uluslararası sorumluluklarımız yüzünden aşağılık duygusuna kapılıyoruz. Hala “bizim kulübe ne yontarım” kafasında bazıları. Hala ekmek yediği kaba tükürmek, kafaları bulandırmak ve bundan reyting çıkarmak niyetinde kimileri. Bir adım sonra “uğruna mücadele edecek” futbol kalmayacak ki. Kaybedersek kim asılır? Bakınız, bu bir savaş!.. Beğenirsiniz beğenmezsiniz; komutan Mehmet Ali Aydınlar. Nasıl kaybedilir bir savaş? Kararların tartışılması ve “beşinci kol” faaliyetleri ile... Çok seslilik, demokrasi iyi de... Olağanüstü durumların olağanüstü kuralları var. Sahtekarı korumak değil kural... Ama fırsatçılık da değil! Komutan Mehmet Ali Aydınlar karar verecek, uygulatacak, savaşı kaybedersek “darağacına” o çıkacak. İleride tartışacak çok zaman olacak. Bugün savaştan galibiyet ve yüz akı ile çıkmak için üzerine düşeni yapmak zorunda futbolun tüm aktörleri. O da, “acı reçeteleri” sağır/dilsiz eczacılara yaptırmak, ilacı içip yüzünü buruşturmamak. Hem “sizden”, hem “bizden” Tabi, UEFA’nın emekli savcısı da gelip meseleyi anlamaya çalışacak. Tabi, benzeri sadece Belçika’da olan ilginç bir lig formatı da uygulamaya geçecek. Düşürme veya puan silme kararları mahkeme sonuna ertelenmesi gibi temelden çökmeyi önlemek için balkonların/mutfağın yıkımına göz yumulacak elbet... Temizlenmek için bile önce “yaşamak” gerek! Biraz “sizden” gidecek, biraz “bizden”... Bizden giderken alkışlayıp, kendinizde yırtınmayacaksınız. Verici olacaksınız. Empati kuracaksınız. Ve en önemlisi, savaşın kazanılmasına katkı yapacaksınız. “Asalım/keselimci” veya “affedelimci” Normal koşullarda “demokratik hak” olsa da savaş stratejisini savaş sırasında tartışmak “ihanet” olarak algılanır her kültürde. Şimdi savaş durumu! Şimdi, yetkili ve sorumlu olan Federasyon. Federasyon’un “ajan provokatör” olmadığında hemfikir miyiz? “Bu işi sulandıralım, hem rezil hem perişan olalım ve tarihe geçelim” niyetinde değiller değil mi? O zaman, “asalım/keselimci” de olsanız, “affedelimci” de... Ufak hesapları bırakıp en iyi uygulama için efor sarf etmelisiniz. Sorumlunun boynuna “madalya mı, urgan mı” takacağınıza sonra karar verirsiniz. Milliyet |