Milli Eğitim Bakanlığı 10.10.2009 tarihinde Beden eğitimi ders saatleri ile ilgili basın açıklaması yaptı ve beden eğitimi ders saatlerini azaltmadığını aksine ders sayısı arttırdıklarını söylemişti. (Ben bunu söyleyeceklerini 10 gün önceki yazımda belirtmiştim, çünkü 2005 te de bunu söyledirler.)

İşte ders sayısının azaltıldığının ispatı.

İlköğretim okullarında 2005 ten önce ders sayısı tüm sınıflarda 2 saat idi. Yani 1 şubelik okulda I. kademe 10 saat, II. Kademede ise 6 saat beden eğitimi dersi vardı. Toplam 16 saat beden eğitimi dersi vardı.

2005 teki düzenleme ile tüm sınıflarda 1 saate indi. Daha sonra yine bu şekilde haksızlığımızı dile getirdik. MEB bize acı bağışlar gibi sadece I. Kademedeki ders saatlerini tekrardan 2 ye çıkarttı. Böylelikle 1 şubelik okulda I. kademe 10 saat, II. Kademede ise 3 saat beden eğitimi dersi oldu. 

Orta Öğretim Kurumlarında yeni düzenlemeye kadar ders sayısı 9. sınıflarda zorunlu 2 saat, 10. 11. ve 12. sınıflarda ise 2 saat seçmeli idi. Böylelikle bir şubelik okulda 8 saat beden eğitimi dersi vardı.

Yeni düzenlemeden sonra 9. sınıflarda yine zorunlu 2 saat, 10.11. ve 12. sınıflarda ise 1 saat zorunlu olup seçmeli dersten kaldırılmıştır. Şimdi ise bir şubelik okulda 5 saat beden eğitimi dersi oldu.

İşte hesaplar yukarıda. MEB yaptığı açıklamada 10.11.12. sınıflarda beden eğitimi dersi verilmediğini zannetmiş galiba. O yüzden sadece 9. sınıfları almış kendini haklı göstermek için.

Amacımız para olsaydı, ders saatlerimiz 15 saat yada altına, "Dersime girerim, yan gelir yatarım. Ne de olsa maaşımız yatıyor. Bundan iyisi Şam da kayısı!!!" derdik. 
 
Ama öyle değil sevgili meslektaşlarım. Biz bu uygulama ile çocuklarımızı cezalandırıyoruz, ülkemizde sporun değerini azaltıyoruz. İnsanlarımızın sosyalleşmesini, deşarj olmasını engelliyoruz. Eğitim küçük yaşta başlar, bir binanın temelleri ne kadar sağlam olursa depreme karşıda o kadar dayanıklı olur.

Bakın görüyorsunuz olimpiyatlardaki başarısızlığımızı, Dünya kupasındaki başarısızlığımızı. Dünya kupasına yada Avrupa kupasına kaç kez gittik, kaç kez olimpiyatlarda şampiyon olabildik. Bazılarınız şu şekilde düşünebilir: "yav sadece sizinlemi bu iş oluyor, spor okulu var, antrenmanı vs." Elbetteki bizimle oluyor. Eğer biz bu çocukları küçük yaşlarda spora teşvik etmesezsek, onları yönlendirmezsek kimse bu değerleri göremez. Bu değerler sadece ve sadece okul çağlarında görülür. Sonradan keşfedilemez. Siz hiç gördünüz mü 25 den sonra yıldız olan bir sporcu! Çok nadirdir değil mi? Ama bir Emre, bir Arda kaç yaşında yıldız oldular. Barcelona, Bayer Münih, Manchester United, Real Madrid vs. gibi takımlar küçük yıldızlara yüksek rakamlar sayıp, eğitimlerini vs. herşeylerini karşılayıp onları alt yapılarına alıyorlar. Aynı şey olimpiyatlarda da söz konusu. Bir Usain Bolt (1986 doğumlu, 2002 yılında 15 yaşında Dünya şampiyonu oldu), bir Michael Phelps (1985 doğumlu 18 yaşında 2004 olimpiyatlarında 8 madalya aldı) nasıl yetişiyor sanıyorsunuz. Birden bire gelip yıldız mı oldular? Hayır! Küçük yaşta yıldızları alıp, hem okul da, hemde o işin uzmanı ile birlikte organize bir şekilde çalışarak yetişiyor. Peki bunları kim yapıyor oralarda! Tabiki Beden Eğitimi Öğretmenleri. Çünkü oralarda Beden Eğitimi dersinin önemini anlamışlar. Beden Eğitimi Öğretmeni bakıyor çocukta iş var, bu çocuğu hemen alıp uzmanı ile görüşerek devletin eline teslim ediyor. Elbetteki her dönem Dünya Kupasına katılırlar, Avrupra Kupasına. Olimpiyatlarda da bir çok maldaya kazanırlar. Bizim ülkemizde ise durum tam tersi. 40 dakikada 50 tane çocuktan hangisinin hangi branşta iyi olacağını nasıl anlayacağız. Nasıl bileceğiz? Sorarım sizlere. Şimdi elimizi başımıza koyup düşünme zamanıdır. Eğer başarılı olmak istiyorsak bir çok şeyi yeniden düzenlememiz gerekir.

Sevgiyle kalın.