Eneramo az görülür bir savaşçılıkla sahada... Onu iki yönlü oyunlarıyla Grosicki ve Pedriel tamamlıyor. Ve Erman-Kıvanç ikilisiyle sürekli top kapan ve her seferinde hücumun parçası olabilen bir orta saha. Rıza Çalımbay’ı neredeyse üst düzey ligler şablonuyla kurduğu ekipten dolayı kutlamak lazım. Bu harika yapıya hep yakın oynayıp Fenerbahçe hücumunu yok etmeyi de başardılar. Hep yakın durdular, hep baskı yaptılar. Ancak daha önemlisi ve Türkiye’de az rastlanır olan, hücumda oyunun enini çizgiden çizgiye genişleterek, bu savunulması çok güç akın stilini ortaya koyabilmeleriydi. Fenerbahçe sahaya Alex’le çıkmış olsa oyun merkezini bu kadar ileri kurar mıydı bilmek zor. Ona özel önlem gerekebilir dolayısıyla bu hücum oyunu bu şekilde kurulamayabilirdi. Ancak ne olursa olsun gerçek olan, Fenerbahçe’yi 27 maç sonra yenmekle kalmayıp, rakiplerini ezip geçtikleri. Fenerbahçe yorgun muydu? Olabilir. Ama bu kadar silik olmalarının açıklaması bu olamaz. Peki Alex yok diye mi? Hiçbir oyuncu, parçası olduğu takımı bu kadar değiştiremez. Değiştirmemeli... Ama bir nokta önemli. Zaten şu anki seviyesi tartışmalı olan Bienvenu’yu Sezer’le, -Alex’in yerine- Sezer’in hücumun merkezi olduğu bir oyunda sahaya sürmek çok akıllıca değil. Ziegler çıktığında Stoch’u oyuna alıp bu oyuna devam etmek ise çılgınca. Zaten Ziegler-Caner ikilisi bildik ileri çıkışlarını dahi yapamazken, Stoch’la bunu yapacağını düşünmek... Üzerine ikinci yarıya Baroni’ye Alex rolünü vererek başlamak... Aykut Kocaman’ı hiç anlamadım. Rıza Çalımbay’ı ise ancak alkışlayabilirim. Skor o kadar göstermese de oyun anlamında Kocaman bir hezimet izledik. Milliyet |