Araştırma 11-15 yaş arasındaki çocukları kapsıyor. Ve tahmin edip korktuğumuz sonuç çıkıyor: Dünya’nın en “kızgın” gençleri Türkiye’deymiş. Sadece gençler mi? Kerli ferli adamlar daha beter. Hatta nefret dolu.
Bakın, Eskişehirsporlu Ediz Bahtiyaroğlu gece vefat etmiş, sabahında televizyon kanalları “uzman” görüşü arıyor. Çekmiş beyazları, boynunda stetoskop bir doçentimiz ekranda. Bilim adamı yani. Sağlık muayenelerinin daha ciddiye alınmasını falan anlatıyor ve sözü ilkyardıma getiriyor: “Oda arkadaşı ilkyardım bilmemenin acısını ömür boyu çekecek”. Yapma be hocam. “Çeksin de”! Ne?.. Ediz’i kurtaramayan “tababet”, oda arkadaşı Hürriyet’i intihara azmettiriyor resmen.
Gençlerimiz kızgın... Nasıl olmasın. Bir yandan gelecek kaygıları, bir yandan ekonomik baskılar, keskin ve giderek açılan gelir makası... Hayatları sınav onların... Sınavlar da şikeli. Bitmez tükenmez terör haberlerine doğdular, öyle de büyüyorlar. Zaman gelecek askere gidecek ve belki de ağabeylerinin kaderine ortak olacaklar. İşte maçlar böyle gençlere oynanıyor. Diyorlar ya; “Seyirci profili değişti, artık üst sınıf da geliyor maçlara...” Fark etmez, onlar da ekrandaki sayın doçent ayarında.
Madem ki, Dünya’nın en kızgın gençleri, en garezli ergenleri, en düşman olgunları bizde... Ve bu nesillerle futbol yanıp tutuşmak üzere... Futbolumuzu yönetenlerin memleketin en “akil adamları” olması gerekmez mi? Ne gezer. Onların da ruhu genç. Kimyası “doçent”! Kimi şeref tribününde camları yumruklar, kimi seyirciye fırça atar, kimi kitleleri rakiplere düşman eder.
Toplum bu kıvamdaysa, nereye gidecek tribünler? Bugünü kurtarmak için her türlü polisiye takip ve ceza tamam da... Gençlerin hatta çocukların potansiyel tribün delisi olmasını nasıl önleyeceğiz? “Bırakalım kızgınlıklarıyla büyüsünler, tribüne gelince biraz coplarız, biraz da kulüplere ceza yazarız, olmadı; rakip seyirciyi yasakladığımız gibi tribünlerin kapısına kilit asarız” mı diyeceğiz?
İşte bu noktada, hiçbir futbol yatırımı kesmiyor beni. Yepyeni statlar, İtalyan çimler, müthiş tesisler, dev bütçeler, büyük sponsorluklar, hepsi boş. Resmen yaşanan çılgınlığın altına odun atmaktan başka işe yaramıyor. Dünyanın en modern tesisleri, içindekiler çılgınsa ne işe yarar sanki?
Yatırım yapacaksanız, gençlere hatta çocuklara yapmalısınız. Öyle “yetenek taraması” falan değil. Zaten sağlık taramasını bile beceremiyoruz gencecik sporcular ölüyor. “Seyirci” yaratmalısınız. Spor ruhunu taşıyan seyirci. Belki “gençlerin kızgınlığı” branşında “dünya rekoru” kırmamızı da önlersiniz o zaman. Yapan yok mu?.. Var. Reklama girerse girsin. Nasıl, ne kadar, onları da yazacağım. |