İnanmayacaksınız ama, Romanya maçına saatler kala Milli Takım’da kavga çıkmış olsa sevinirdim!.. Evet... Emre “Sakatlık bahanesi yok” diye horozlanmış, Selçuk “alınmış”, Volkan “Emre’yi korumak için” araya girmiş, Burak “Selçuk’u tutmuş” ve futboldan önce bir raund boks maçı yapılmış olsa sevinirdim. “Vatan haini” demeden önce lütfen bekleyin:
Hiç olmazsa haklı bir nedeni olurdu sahada sürünmelerinin... Üst üste yenilmelerinin. “Küs” olurlardı ya... Sevgisizliğin, futbolsuzluğun, saçma sapan demeçlerin sebebi olurdu. Artık otoritesi yerlerde sürünse, “kullanım ömrü” bitse de Abdullah Avcı’nın Selçuk’u, Burak’ı takımdan kesmesi gerekçelenirdi. “Biz averaj takımı değiliz” derdik yine. “Kavga olmasa görün bizi”!
Kavga yoksa... “Normal” buysa! Böyle kalacaksa. Milli Takım, sebepsiz yere bu haldeyse... Daha mı iyi yani?
Ah... Ah... Ne güzel gelirdi ortada ciddi bir rezalet varsa. Fanatik’te çıkan haberi Futbol Federasyonu yalanlamasa, kelimesine kadar doğru olsa ne güzel olurdu. Rezaletler “çıkaranı”, “göz yumanı” ve “sorumluları” bağlar sonuçta. Etkiler, ama kalıcı değildir. “Çıkaran, göz yuman ve sorumluları” ile birlikte rezaleti geride bırakmak mümkündür. “Güle güle” der kurtulurduk.
Bazı futbolcular ile teknik direktör değiştiğinde, bildiğimiz, sevdiğimiz, mucizeler yaratan, göğsümüzü kabartan ay yıldız’a kavuşabilirdik. Biz de kurtulurduk, onlar da! Ayrışma, bölünme dedikoduları son bulurdu. Allah garibanı “kayıp eşeğini buldurarak” sevindirirmiş... Sevinirdik.
“Rezalet”e gelince... Adı üstünde. Fazla söze gerek kalmazdı. Ayrıca, bizi otoritesiz hocadan, saldırganlığı bitmeyen yıldızdan, düşük voltajlı, bölünmüş, silik, ezik milli takımdan kurtaracağı için “rezalete” gönül borcumuz da olacaktı bir yandan. Açıkçası çok üzüldüm Romanya maçından önce futbolcular birbirine girmemiş diye. Dostluk, dayanışma, kardeşlik içinde yaptıkları buysa... Öpüp başıma koyardım rezaleti “bir musibet bin nasihatten evladır”diye. Neyse... Bir dahaki sefere! milliyet |