Aykut Kocaman, Topal ve Meireles’in iyi ancak uzak şutlar dışında ceza sahasını zorlayamayan oyununu Cristian’la tamamlamak istemekte haklı olabilir. Kağıt üzerinde bu tip tercih daha doğru gözüküyor, kuşku yok.
Ancak sahada durum farklı, duran top kullanımı dışında Cristian bir hücumcu orta sahadan ziyade santrfor pozisyonunu alıyor. Top tekniği açısından hiç de azımsanmayacak bir oyuncu olsa da aldığı pozisyonun işlerini yeterli seviyede yapamıyor. Avrupa’da durum biraz farklı. Orada baskı yemiyor. Ancak ligde öyle değil. Bundan Cristian’ın kötü oynadığı anlamı çıkmasın. Sadece aldığı görevin dışında işler yapıyor, yapmak zorunda kalıyor.
Dün Fenerbahçe’de hemen herkesin potansiyel zirvesinde oynadığını söyleyebiliriz. Gökhan, Sow (65’te kaçırdığı hariç), Kuyt... Hemen herkes. Cristian’ın flulaşan görevi dışında Kocaman’ın çizdiği şablonda oynamayı başardılar. Maçın başında önde baskı yapmayı hedeflediği açıkça görülen Ordu’yu da geri ittiler. Zorluk derecesi ne olursa olsun bir Avrupa maçından 3 gün sonra bir Hector Cuper takımına karşı böyle bir performansın hakkını vermek gerekir. Kocaman yine büyük bir zorluktan sıyrılmayı başardı.
Bu çok önemli başarının yanı sıra sorunlar da hâlâ başka bir boyutta da olsa var. Şu gerçek: Fenerbahçe akın sürekliliği sağlayıp maçları koparabilmeyi istiyorsa özellikle evinde dripling yapabilen verkaççı orta sahalarla oynamak zorunda. Yani hücum gücünü bir üst seviyeye çıkarmak... Bunun bariz yöntemi, Topal-Meireles’ten birini tercih edip, belki Baroni’yi burda oynatıp onun bölgesine bir pivot santrfor koymak. Eldeki oyuncular arasında buna en uygun aday Semih. Ancak onun da takımda ne kadar daha kalacağı belli değil. Diğeri de dün kendisini hatırlatan Sezer tercihi. Sağlam ve etkileyici bir giriş yaptı hiç kuşkusuz. Böyle bir sürpriz Kocaman’ın elini güçlendirir. milliyet |