Bu, sahada da böyle. Barcelona kadar koşuyor, Irak kadar organize olabiliyoruz. Bilinen Batılı şablonlarla, Batılı normlarla idare edilmesi zor bir yapı bu. Bu, saha dışında da böyle. Bir kırmızı kart ya da adli bir şike olayı idare edilemez noktalara geliyor. Tüm tarafları sürekli olarak yıpratıyor. Hiçbir davayı karara bağlayamadan, gerçekten kapatamadan yaşayıp gidiyoruz. İçinde yaşamaya mahkum ediyoruz kendimizi. Söylesenize! Şu Meireles olayı bu kadar idare edilmesi zor bir iş mi? Disiplin ya da Tahkim Kurulu’nun tarafları ve tanıkları dinleyip bir karar vermesi bu kadar zor mu?
Oyunculara sormak zor mu?
Raul ve Özkahya karşılıklı dururken olayı bir metre mesafeden gören en az 4 oyuncu var iki takımdan. Onları çağırıp, “siz ne gördünüz” diye sormak zor mu? Hadi ‘Fenerbahçeliler arkadaşlarını korudu’ diyelim. Melo, Eboue yalan mı söyleyecek? Gerçekten tüm sporcuların yalancı olduğunu mu düşünüyoruz? Eğer öyleyse hiç oynanmasın maçlar. Ya da o sırada hakemler birbirlerinin kulağına ne söylüyor? Büyük turnuvalarda olduğu gibi bunları kayıt altına almak o kadar zor mu? Bu kadar zor mu her şey? Neden bir tükürüğün içinde yuvarlanıp duruyoruz haftalarca? Ya da 2 yıldır süregelen şu şike sarmalı. Kime zarar verdi bu iş? En çok kime? Fenerbahçe ve Trabzonspor’a değil mi? Kendilerine gelemiyorlar bir türlü... Peki neden böyle? Çünkü adli yargıyla sportif yargının kararları birbirini tutmuyor. Ve her tarafta hissedilen sadece ve sadece adaletsizlik duygusu, kurban edilmişlik hali... Kontrol edilemez bir kaosun içinde debeleniyoruz. Soğumasını bekliyoruz. Ama soğumuyor işte.
‘Yaptıysam Fenerbahçe için’
Aziz Yıldırım’ın “şike yaptıysam Fenerbahçe için yaptım” cümlesi karşı cephe tarafından alkışlanması gereken, işi çözen bir önerme aslında. Yani eğer bu yapıldıysa kulübe ceza vermeniz lazım diyor, değil mi? Bakın Fenerbahçe’nin böyle bir ceza alması Fenerbahçeli’yi yaralar, en yakınından biliyorum... Ama daha çok yaralayacak, kamuoyunda “Fenerbahçe kayrılıyor” hissi yaratmaktır. Yıldırım’ın tek cümleyle anlattığından benim anladığım, daha önemlisi kalbimin derinliklerinde hissettiğim budur. Ve bu süreçte söylenmiş en manalı laftır. Bakınız! Ortada iki ihtimal var. Ya gerçekten şike var... Ve varsa taraflar ceza almalı. Dolayısıyla kupalar el değiştirmeli. Ya da ortada korkunç bir komplo var... Ve eğer bu bir komploysa ve Fenerbahçe ile diğer kulüpler kurban ediliyorsa, ben bir Fenerbahçeli olarak istemiyorum bu kupayı. Bu olup biteni tarih yargılar... Bu kadar net... Yıldırım’ın söylediği açık. Anlaşılması gereken de... Ve biz bu sarmalın içinde debelendikçe bu ülke enerjisini doğruya yönlendiremeyecek. Bu, sadece 105 yıllık kulüplerin kum torbasına çevrilmesine yol açacak. Her gün her hafta... Olmuyor. Buna hakkımız yok...
Avrupa’nın enerji reaktörü
Bu büyük ulusu, bu imparatorluk mirasçısı genç nüfusu doğru yönlendirmek lazım artık. Avrupa’nın insan enerjisi reaktörü burası. Avrupa’nın futbolda Brezilyası olabileceğimizi biliyorduk. Almanya gösterdi bize bunu... Artık fazlasını da biliyoruz: Aslı ile Gamze orta ve uzun mesafede Afrikası olabileceğimizi gösterdi. Servet tekvandoda Uzakdoğusu. Nevin kısa mesafede ABD’si... Yeter ki şu büyük enerjiyi kavgaya, küfüre, iftiraya kurban etmeyelim. Yapacak, yapılabilecek çok iş var. Yöntem vardır yol kolaydır. Yeter ki karar verelim. Ama bu, Real ve Bayern görmüş ve dibine kadar uğraşan Hamit’in kendi taraftarı tarafından yuhalanmasıyla olmaz. Arda’nın Atletico’da oynayabilmesi için Türkiye kilosunu yüzde 10 azaltmak zorunda olmasıyla da. Beş büyük ligde 1 milyon etmeyen oyunculara 20 milyon vererek de... Süper lig, birinci lig ve kupaya sadece devletten sponsor bulabilerek de olmaz. Artık kavga etmeyelim. Dolandırmayalım bu ülkenin sporunu. Artık sadece sportif rakabete ve genel geçer ekonomik dengelere bırakalım işi. Başka yolu yok. Artık bina tepemize yıkılmak üzere... Artık bir an evvel kendimize gelme, silkinme zamanı. Büyük bir spor ülkesi olmak için bir yerinden başlamak lazım... Artık yeter. Başlayalım. Hepimize iyi ve mutlu bir yıl olsun! fanatik |