Benzetmek gibi olmasın, ama Fenerbahçe’deki yeni “hava”, Arap Baharı çağrışımı yaptı bende! Zeminden yükselen “demokratikleşme” talepleri... Sokaklara taşan, hatta gökyüzüne ulaşan eylemler... Ve otoriter “Başkan Baba”dan -ister çaresizlik deyin ister evrim-“ ” ipuçları... Ben söylemiyorum; sayın Aziz Yıldırım yazdı: *** “Aranızda Aziz Yıldırım ve yönetimi ile sorunları olanlar olabilir hatta bizleri sevmeyenleriniz de olabilir. Hatta aranızda Fenerbahçe başkanlığı ve yönetimine aday olmayı tasarlayan isimler ile angaje olanlarınız dahi olabilir. Biliniz ki; bu düşünce ve niyetleriniz Fenerbahçe’ye zarar verecek eylemler haline dönüşmediği sürece, tarafımızdan saygı ile karşılanacak ve düşüncelerinizi ifade edebilmenizin teminatı bizzat ben olacağım.” *** Sadece “genel af” ile “genel seçim” vaadi eksik!.. Geçen yüzyıldan beri “gıkını çıkaran görüldüğü yerde ezilmelidir” yaklaşımındaki Aziz Yıldırım, “Muhalefet serbest” diyor açık açık... Kendisi ile Fenerbahçe’yi ayrı tutuyor. “Ben Fenerbahçe’yim” tavrını geride bırakıyor. “Bana karşı olan Fenerbahçe’ye karşıdır” tarih oluyor. Lakin o da ne? Her türlü agresif demecini manşetlere çıkarıp kınayan veya öven medya kulağının üstüne yatıyor. *** Artık rutin hale gelmiş “MHK Başkanını istifaya davet etmek” sanki daha önemli... Herkes biliyor ki, kaybedilmiş derbi travmasını atlatmak ve gelecek maçların hakemlerine ayar vermek için sıradan bir uygulama oysa. Muhalif taraftara bakıyorsunuz; sevinmiyor bile... Kim bilir belki de Aziz Yıldırım’ı “Fenerbahçe’ye zarar vererek yıpratmak” daha eğlenceli veya verimliydi! Diğerleri... Hala Fenerbahçe futbol takımının başarısızlığını Aykut Kocaman’a, Aykut Kocaman faturasını Başkan’a kesip kulağı ters taraftan göstererek tatlı su muhalefeti... *** Neden?.. Aziz Yıldırım’ın gücünü tükettiğine inanmıyorlar çünkü. Elbette “Komünist parti gerekiyorsa onu da biz kurarız” tavrı var Aziz Bey’in bu yaklaşımında. Elbette “İfade özgürlüğünün teminatı benim” cümlesi buram buram emir/komuta kokuyor, ama resmen politikasını yumuşatıyor Aziz Yıldırım. Laf arasında söylemiyor, düşünüp taşınıp yazıyor: “Fenerbahçe’ye zarar vermeyin de bana karşı olmak serbest”!.. Ben buna devrim değilse bile evrim derim. *** Şimdi iki şık var muhaliflerin önünde: Ya Aziz Yıldırım’ın yeni politikasını “zafiyet” olarak görüp iktidardan düşürmek için son fiskeyi “benzer ilkel yöntemlerle” vurmaya çalışacaklar. Ki, bunda Ortadoğu’da iç harp yaşayan ülkelerin kaderine ortak olma tehlikesi var. Ya da “otoritenin” ikram ettiği özgürlüğü demokratik düzeyde kullanarak ve kendi yaşam alanları Fenerbahçe’yi koruyup kollayarak değişimi kotaracaklar. “Otoritenin kendisinden kurtulmak” bile dahil buna! Veya... Otoritenin sonuna kadar demokratikleşmesi. Var mıdır “anlayışlı, uzlaşmacı, hoşgörülü, barışçı” bir Aziz Yıldırım’dan daha iyi başkan? *** Bu saatten sonra Aziz Yıldırım karşıtlarının yapmaması gereken tek şey ise tırsmak ve “bir hamle sonrasını” beklemek. Doğuştan otoriter Aziz Yıldırım’ın bu teklifini değerlendirip kurallar içinde kullanamazlarsa, “muhtemel bir sportif başarı durumunda”, iki misli daha otoriter Aziz Yıldırım’a hazır olsunlar. Ayrıca, bugüne kadar yerde/gökte/statta/salonda yapılanların tüm mantık silsilesi ortadan kalkar fren koyarlarsa... Maksadın “tamamen duygusal” olduğu, her türlü eylemin kışkırtma ile tetiklendiği anlaşılır ki, Fenerbahçe’ye taammüden zarar vermeye uğraşan Fenerbahçeliler’in affı yoktur. İster Apar olsun ister Fransız, bu coğrafyaya da bahar gelecek elbet. Top Aziz Yıldırım muhaliflerinde. Skorer |