Selçuk İnan, sahada olmayışının ne kadar önemli olduğunu
gösterdi dün gece. Selçuk oyunun merkezi. Nerede ihtiyaç varsa orada tam bir
performans görürsünüz. Bu yönüyle hem çevresindekileri hem oyunu değiştiriyor...
Galatasaray’ın ilk yarıdaki en iyi oyuncusu kimdi? Muslera mı? 2 topu
direkten dönen Burak?
Bence Selçuk İnan... Sahada olmayışının ne kadar
önemli olduğunu gösterdiği için... Selçuk İnan, Türk futbol tarihini değiştiren
adam. Trabzon’daki son senesi ve geçen yıl oynadığı oyun onu başka bir yere
koydu. Onun saha içi önemini de başka bir yere getirdi. Selçuk oyunun merkezi.
Onu ve Fernandes’i bu ligde başka oyuncu yapan oyunu değil, öncesini okuyup
pozisyon alması... Selçuk’u baskıda en arkada görebilirsiniz. Rakip kapandığında
hücumun kalbinde. Nerede ihtiyaç varsa orada tam bir performans görürsünüz. Bu
yönüyle hem çevresindekileri hem oyunu değiştiriyor Selçuk. Dün onun olmayışı
Galatasaray’ı ilk yarıda çok zorladı. Oyunun merkezi yoktu.
Terim en
uygun adayı oraya koyabilirdi. Bu adam ancak Hamit olabilir Galatasaray’da.
Başta yapmadı... İkinci yarıda da bunu yaparak kazandı zaten... İlk yarıda
geçirgendi Galatasaray orta sahası... Emre, Melo ve Sneijder şeffaftı. Bu yüzden
pas yapmayı bilen, ama direnci zayıf Mersin orta sahası iş yaptı. Muslera
soğukkanlı olmasa mevzu daha da karışabilirdi. 3 kez ‘karşı karşıya’da dev
gibiydi... Geldiğinden bu yana belki de en damga vuran performansıyla.
Ama daha önemlisi hemen herkes kendisini kaybedip kavga ederken oyunda
kalarak fark yarattı... Yani Selçuk’un, en iyinin yokluğunda en iyi o olmak
zorunda kaldı. ‘Pekiyi’ydi... İkinci yarıda Hamit merkeze geçince iş değişti
tabii. Galatasaray yine hücum organizasyonları kuramadı, ama direğe takılmak
yerine sayı buldu. Mersin’in bildik problemleri derinleşti. Sayıca eksik olan
MİY oldu neredeyse. Herhangi bir akın şablonu ortaya koyamasalar da fizik
güçleriyle oyunu rakip ceza sahasına indirdiler. Bir penaltı ve kaleci hatasıyla
da işi bitirdiler. Arena, Muslera ve Selçuk... Galatasaray bu silahlarına sıkı
sarılmalı...
Drogba fark yarattı
Oyunu Muslera
tuttu. Hamit merkez oldu. Ama Drogba aldı. Seyircinin yarattığı müthiş baskıyı
en iyi değerlendiren oydu. Hem oyun anlamıyla hem de psikolojik yönüyle...
Aldığı penaltı duruma çok uygun bir soğukkanlılık. Israrcılığı, rakibi
korkutması, hakemi etkilemesi, arkadaşlarının hangi formayı giydiğini
hatırlatması. Drogba fark yarattı...
Seyirci
baskısı
Arena’da seyirci oyuna, kararlara direkt tepki veriyor.
Kartlarda faullerde... Seyirci oyunun içinde. Hemen anında büyük bir gürültü
kopuyor. Bu ideal bir tavırdır ev sahibi için. Rakibi, hakemi etkiler. Ancak
burada bir ince çizgi var. Galatasaraylı oyuncular ve teknik heyet bundan bu
derece gaz almamalı. Etki rakibe olmalı... Takım soğukkanlı kalmalı. Dün ilk
yarıda öyle olmadı. Çünkü soğukkanlılık giderse her şey gidebilir. Seyirci
tepkisiyle kendi takımını rakipten çok etkiliyorsa sorun olur.
Mersin niye düşüyor?
Dakika 56... 6 kişiyle
baskın yapıyor Mersin... Burhan belki de Nobre’nin sakatlığıyla ilgili olarak
tam hareketlenmeyişinin de etkisiyle topu kötü kullanıyor. Melo kapıp akını
başlatıyor. Mersin’de 6 kişi duruyor. Hiç geri dönme niyetinde değiller. Drogba
net bir pozisyona giriyor ama kaçırıyor. Ama Drogba hep kaçırmaz. Sonra
penaltıyı alıyor. Sonra golü atıyor... Ve tabii 40’ta sakatlanan ve yürüyemeyen
Nobre’yi devreden sonra dahi 20 dakika oyunda tutan Mersin’in ligde kalsa mucize
olur. Puan durumunda değil. Bu durumdan. İşte bundan düşüyor Mersin... Hakan
Kutlu’yu bundan sorumlu tutmak mümkün değil tabii. Ama Kutlu’nun konusu ne, onu
da anlamak istiyor insan.
Moen mi Abay mı?
Hakem
yorumu yapmayacağım... Çünkü Moen’den daha kötü olamaz! Abay... Hatası olabilir,
ama Real maçının hakeminden daha kötü olamaz. 2 net penaltı, 1 net kırmızı...
Peki neden Terim, Davala ve Şaş orada değil de burada kendilerini tribüne
yollatacak kadar kendilerinden geçiyor? Çünkü UEFA’nın iktidarı kabul ediliyor,
ama TFF’nin edilmiyor. Ama gerçek olan şu ki yakışmıyor... Ben
yakıştıramıyorum. FANATİK |