Bu ülke neden dev bir “adam yeme fabrikası“ gibi çalışır biliyor musunuz?.. Mecburiyetten!.. Çünkü fikirler istediği kadar mantıklı olsun, “ikna olmak” gibi bir kültürümüz yoktur bizim. “Sen haklısın” lafı adeta ayıptır. “Empati” zayıflıktır. Bir numaralı düşman yanlışını söyleyen adamdır. O yüzden kimse “makul ve mantıklı düşüncelerin” gereğini yapmaz, itiraz eder, kavga eder, belden aşağı çalışır... Olmazsa doğru söyleyeni “söyleyemeyecek duruma” getirir. İtiraf etmek zor olsa da bu ülke ve her mevkiden vatandaşları, istisnasız tek doğru tanır ne yazık ki: Kendisi! Bakınız, yıllar sonra yüzümüzü ağartan, onurumuzu onaran “Gezi Parkı Direnişini” bekleyen son da budur. Nitekim İzmir’de internet mesajları gerekçesiyle tutuklanan gençler, Taksim eylemcilerine “darbeye teşebbüs suçlaması” söylentileri, bir kısmı yakalanan bir kısmı hayali provokatörler, kolları sıvayan “çalçene kanaat önderleri”, kaçınılmaz gidişatı göstermektedir. Ne kadar acı... Ağacı kestirmemek istiyorsanız ya ağacın kesilmesini emredeni “yiyeceksiniz” ya da o, hem ağacı hem de sizi ortadan kaldıracak. Spor da böyledir... Hele futbol. “Doğru eleştirinin” zerre kadar değeri yoktur futbolda. Sadece “menfaate, başkana, kulübe, o günkü makbul birine karşı mıdır/değil midir” o önemlidir. Şimdi sorun “gündüz maçları” ve “yabancı sayısı”... Siz hiç gündüz maçlarının getirisi/götürüsü üzerine tartışma ve fikir alışverişi görüyor musunuz ortada? Uzman görüşü falan? Yabancı futbolcu sayısının Türk futbolu, Milli Takım, kulüpler ve kulüplerin Avrupa başarıları üzerine bir fikir savaşı var mı? Ekonomik boyutu tartışılıyor mu, örnekler ve bilgiler sergileniyor mu, öngörüler ve olası senaryolar ortaya konuyor mu? Hayır... En kestirme kıstas: “Şu anda benim işime yarar mı/yaramaz mı”!.. Olay dönecek dolaşacak, kavga haline gelecek ve kulüpler çıkarlarına uymayan projelerin sahiplerini “yemeye” çalışacak. Bilinen, denenen ve başarılan yöntem... Sosyal ve kişisel ilişkilerin en amiyanesinden... Alem buysa... Galiba futboldaki çözüm de kulüpleri yönetenleri “yemek” ve o koltuklara “Gezi Parkı Direnişi” deneyimli, kucaklayıcı, çevre ve insan bilinçli gençleri yerleştirmek. Dün hayaldi. Bugün mümkün. Yarın mutlaka. milliyet |